Amerika’ya okumak için giden Osmanlı öğrencileri anlatan kitapta hikâyenin daha öncesinde arka plan için anlatılan ve Sultan Abdülaziz’in sefer dışında yurt dışına giden ilk padişah olmasının ele alındığı bir bölüm var.
12 Temmuz 1867
Galler Prensi Edward mendilini çıkardı ve Temmuz sıcağında sabahın 11’i olmasına rağmen alnında birikmeye başlayan ter damlacıklarını dikkatle sildi. Nefret ediyordu böyle sıcak havalarda resmi görevde olmaktan. Ama doğrusu bunu kendi istemişti. Padişahın Paris ve Londra gezilerinden haberdar olur olmaz annesi Kraliçe Victoria ile görüşmüş ve Sultan’ın karşılanmasından sorumlu olmak istediğini belirtmişti. Kraliçe zaten başka bir şey düşünmediğini, Sultan’ın ayağına kendisinin gitmesinin söz konusu olmayacağını soğuk bir tavırla vurgulamıştı. Evet, yine çocukluğundan beri olduğu gibi onun karşısında kendisini yetersiz hissetmiş, aslında aynı şeyi söyledikleri halde azarlandığı duygusuna kapılmıştı. Annesi için hiçbir şey tam olarak yeterli olamazdı zaten. Ama ona karşı soğuk ve sert davranışının nedenini ikisi de gayet iyi biliyordu. Annesi onu İrlanda’daki çapkınlık macerasından sonra Cambridge’deki yurtta azarlamaya gelen babası Albert’ın iki ay sonra ölmesinden sorumlu tutuyordu, mantıksız da olsa. Yine de babasının ölümünden sonra kendi kabuğuna çekilen annesi, Edward’ın her türlü seremoninin ön plandaki yüzü olmasını sessizce desteklemişti. Dışişleri Bakanı’ndan Türk sultanının bu herkesi şaşırtan ve tarihte seferler dışında ülke dışına çıkan ilk Türk hükümdarı olmasını sağlayan seyahate çıkmasının nedenleri hakkında Konstantinopol’den gelen raporu Kraliçe’yle birlikte dinledikten sonra gezinin ayrıntılarını planlamaya başlamıştı.
Sultanı getiren ve Fransız imparatoru 3. Napolyon’un tahsis ettiği yat Reine Hortense’nin gelmesi yakın olsa gerekti. Onun gibi etrafına biraz sıkıntılı bakan Cambridge Dükü Prens George’a döndü. “Sevgili kuzenim, siz başkumandan olarak kuşkusuz Osmanlılar hakkında ayrıntılı bilgiye sahipsinizdir, sizce eski güçlerine erişmeleri mümkün mü?”
“Prens hazretleri, bildiğiniz gibi son on yıldır Silahlı Kuvvetler’in reformuyla uğraşıyorum, dolayısıyla görevim beni büyük ölçüde ülkede ve merkezde tuttu, ama Kırım Savaşı’nda onlarla birlikte başarılı bir hizmet verdik. Bu günlerde bana gelen raporlardan anladığım kadarıyla Osmanlılar’ın en büyük sorunu büyümeye başlayan borç yükü olacak. Bu onların ordusunu da menfi olarak etkileyeceği için gitgide artmaya başlayan isyanlara müdahale etmeleri zorlaşacak gibi görünüyor.”
O sırada bir hareketlenme oldu ve Sultan’ın yatının Dover limanına yanaştığını anladılar. Hazır bulunan bando hemen devreye girip Sultan için hazırladıkları marşları çalmaya başladı. Osmanlı delegasyonu gemiden uzatılan iskeleyle yavaş yavaş rıhtıma serilen kırmızı halının üstüne inmeye başlamıştı.
Prens Edward delegasyonun halı üzerinde yer almasını bekledi, sonra Sultan’a dönerek ona Fransızca hitap etti. “Majesteleri, annem Kraliçe Viktorya adına zat-ı şahanelerini Birleşik Krallık topraklarında misafir etme onurunu verdiğiniz için müteşekkirim. Beraberimde Cambridge Dükü Prens George ve Mısır Kralı İsmail var.”
Sultan’ın yüzünden bir an için belli belirsiz bir ifade geçti, sonra akıcı Fransızcasıyla Prens’e cevap verdi. “Biz de Birleşik Krallık topraklarına seyahat eden ilk Osmanlı Sultanı olmaktan memnunuz ve güzel karşılamanız için müteşekkiriz. Heyetimizdeki yeğenlerim Murat ve Abdülhamit, Hariciye Nazırı Fuat Paşa ve diğer yetkililerimizle bu gezinin hem ülkeniz hem de ülkem için son derece yararlı olmasını temenni ediyorum. Ayrıca şehzadem Yusuf İzzeddin de bize bu ziyarette eşlik ediyor” ‘Mısır Kralı’ sözüyle ilgili bir şey söylemedi. Uygun bir zamanda Fuat Paşa muhatabına Mısır’ın hâlâ Osmanlı toprağı olduğunu ve yöneticisine Vali ünvanı verildiğini diplomatik bir dille anlatırdı.
Prens bütün heyeti selamladı ve Sultan’ın yeğenlerini dikkatlice süzdü. Osmanlı sultanlarının kardeşlerini ve onların çocuklarını öldürerek taht kavgasından kaçınma geleneklerini sona erdirdiklerini biliyordu. Kendi tarihlerinde de buna benzer olaylar uzun süre devam etmişti. Kim bilir, belki Türkler de medenileşiyorlardı. Sultan’ın beş karısı, üç şehzadesi ve üç kızı olduğunu ve benzeri aile ayrıntılarını Konstantinopol Büyükelçisi hazırladığı raporda ayrıntılı bir şekilde açıklamıştı.
Bu ilk karşılamadan sonra Sultan ve maiyeti kendileri için özel hazırlanmış bir vagona bindirildi, Prens ve Dük de onlara eşlik ederek Osmanlı heyetinin dinleneceği Dover merkezindeki Lord Warden Oteline gitmek üzere Charing Cross istasyonuna doğru hareket ettiler. Otele yerleştikten sonra da Sultan’ın süitinde takdim edilen öğle yemeğine katıldılar. Prens bu süre zarfında Osmanlı heyetindekilerin formasyonu ve medeni dünyaya uyumları konusunda hem kendisinde hem de Britanya genelinde olan bir sürü önyargının doğru olmadığını şaşırarak farketti. Heyete veda ederken bugünü dinlenerek geçirmelerini, yarın Kraliçe’nin Windsor Kalesinde heyeti kabul edeceğini, akşamında ise Buckingham sarayında Sultan onuruna bir Balo verileceğini hatırlattı.
15 Temmuz 1867
Buckingham sarayı o gün hemen hemen Londra’da bulunan bütün elçilerin hücumuna uğramıştı. Yüzyıllar boyunca Avrupa’nın herhangi bir yerinde Osmanlı sultanını görebilecekleri tek durum sultanın sefere çıkmış olma durumuydu. Kilise çanlarıyla Türk kuşatmalarının haber verildiği, çocukların ‘Türkler geliyor’ diye korkutulduğu günlerden bir Osmanlı sultanının resmi ziyarette bulunarak gayet dostça merasimlere katıldığı günlere gelmiş olmak bir çok elçilik mensubu için enteresan bir gelişmeydi.
Resepsiyon elçilerin Osmanlı heyetine takdim edilmesiyle başlamıştı. Takdimin bitmesinden sonra küçük bir orkestra müzik çalmaya başladı ve yiyecek servis edildi. Resepsiyon boyunca büyükelçilerin en azami seviyede bilgi almak için hariciye vekiliyle konuşarak ve Sultan’ın nadiren doğrudan katıldığı diyalogları başlatarak meraklarını gidermeye çalıştıkları gözlenebiliyordu.
Resepsiyondan sonra Osmanlı heyeti için akşam düzenlenen ve Covent Garden Tiyatrosu’nda Kraliyet Operası’nın sunduğu temsil için hazırlanıldı. O gün için Londra sosyal hayatının en önemli olayı kuşkusuz buydu. Özellikle Sultan için yazılan kasidenin okunması heyecan yarattı. 1
Sultan için Luigi Arditi tarafından bestelenen kaside büyük orkestra ve koro tarafından Türkçe olarak seslendirilmişti. Kasidenin İngilizce metni ve çevirisi aşağıda.
Ode to Sultan Abdulaziz
In the garments of thy gladness, why, O London, art thou bright,
As a bride in her apparel, fresh and fair art thou to-night!
Why, Palace built of diamond, still with fragrant flowers bedight,
Do thy stones all flame as rubies, flash and glow with fiery light?
The Sultan Abdülaziz comes, hail the cause of our delight!
Mighty ruler over nations, none may with his power compare,
Day and night his constant study that his people well may fare;
Son of İslam call him Father, Christians own his kindly care.
Truly great and wisely powerful, giant action he shall dare,
Noble thoughts and aspirations prosper under Osman’s heir.
Memnuniyetine bürünerek ah Londra, hep böyle parla,
Gelinliği içinde bir gelin gibi tazesin bu gece ve hümeyra,2
Bak pırlantadan sarayın, kokulu çiçeklerle süslü hâlâ,
Taşların yakut gibi alevleniyor, parlıyor ve ışıldıyor ateşli bir ışıkla,
Sultan Abdülaziz geliyor, sevincimizin sebebini selamla
Milletlerin güçlü hükümdarı, hiç biri boy ölçüşemez senle,
Gündüz ve gece uğraşır halkının iyiliğiyle,
İslam’ın oğlu ona Baba der, Hrıstiyanlara uzanır şefkatle,
Hakikaten büyük ve bilge ve güçlü, cesaret eder büyük hareketlere,
Gelişir soylu düşünceler ve özlemler Osman’ın varisiyle.
Abdülaziz için verilen konserde Rossini, Verdi gibi bestecilerin yanısıra bu kaside ve milli marşlar ve bazı dini müzikler çalınmıştı.
Avrupalılar, uzun zamandır uzaktan izledikleri Türk sultanını görmekten ve onunla savaş dışında uygar ilişkilere girmekten memnun gözüküyorlardı. Abdülaziz tahttan indirildikten sonra kısa süren V. Murad döneminde ve onu izleyen 33 yıllık Abdülhamit iktidarında bu olumlu gelişmeler rafa kalkacak ve 2. Meşrutiyet’e kadar belirli bir mesafe gözetilecektir.
KAYNAKÇA
Hikmet Toker ve Halil İbrahim Erbay, “The Musical Performance Presented for Sultan Abdülaziz at the Crystal Palace - As an Example Using Music as a Diplomatic Tool”, Musicologist, Cilt 2, No.1, 2018.
Osmanlı Kulübü, taslak roman, 2023.
Arapçada “beyaz tenli” anlamına gelir ve kadın ismi olarak kullanılır.